Hatırlar mısınız, dev bir teraziyi anımsatan bakraçlarında mis kokulu yoğurtlar satan seyyar satıcıların çıngıraklarını? Ellerinde taşıdıkları rengârenk üzüm salkımlarını çağrıştıran baloncuların, 'bebelere baloon' seslerini unuttunuz mu peki? Ya da sokak kemancılarını, akardeoncuları, darbukacıları? Bugün belki sadece... İstanbul'un eski semtlerinde tek tük işitebileceğimiz bu sesler,Hepsi birdenbire nasıl da maziye karıştılar. Artık ne "boğçaci geldi haniiiim!" sesleri var sokaklarımızda, ne de değneklerini Arnavut kaldırımlarına sürtürek dolaşan ve düdük çalan pasbanlar... Niyetçiler, "şans, kader, kısmet beş kuruşa!" diye avaze-i bu aleme davud gibi salmıyorlar artık. Zinciri beline bağlı, elinde tefiyle burnu halkalı ayıları oynatan çingeneler ne 'oldu bilen yok. Bildiğimiz tek şey onlar gittiler. Ardlarında dijital saatler, fabrikasyon dantelalar, home theater system'ler bırakarak gittiler. Bize kalansa buruk bir tebessüm ve tatlı bir hatıradan öte değil artık
Monday, October 8, 2012
Gelmez o günler dönmez o günler
Gelmez o günler dönmez o günler Video Clips. Duration : 5.40 Mins.
Hatırlar mısınız, dev bir teraziyi anımsatan bakraçlarında mis kokulu yoğurtlar satan seyyar satıcıların çıngıraklarını? Ellerinde taşıdıkları rengârenk üzüm salkımlarını çağrıştıran baloncuların, 'bebelere baloon' seslerini unuttunuz mu peki? Ya da sokak kemancılarını, akardeoncuları, darbukacıları? Bugün belki sadece... İstanbul'un eski semtlerinde tek tük işitebileceğimiz bu sesler,Hepsi birdenbire nasıl da maziye karıştılar. Artık ne "boğçaci geldi haniiiim!" sesleri var sokaklarımızda, ne de değneklerini Arnavut kaldırımlarına sürtürek dolaşan ve düdük çalan pasbanlar... Niyetçiler, "şans, kader, kısmet beş kuruşa!" diye avaze-i bu aleme davud gibi salmıyorlar artık. Zinciri beline bağlı, elinde tefiyle burnu halkalı ayıları oynatan çingeneler ne 'oldu bilen yok. Bildiğimiz tek şey onlar gittiler. Ardlarında dijital saatler, fabrikasyon dantelalar, home theater system'ler bırakarak gittiler. Bize kalansa buruk bir tebessüm ve tatlı bir hatıradan öte değil artık
Hatırlar mısınız, dev bir teraziyi anımsatan bakraçlarında mis kokulu yoğurtlar satan seyyar satıcıların çıngıraklarını? Ellerinde taşıdıkları rengârenk üzüm salkımlarını çağrıştıran baloncuların, 'bebelere baloon' seslerini unuttunuz mu peki? Ya da sokak kemancılarını, akardeoncuları, darbukacıları? Bugün belki sadece... İstanbul'un eski semtlerinde tek tük işitebileceğimiz bu sesler,Hepsi birdenbire nasıl da maziye karıştılar. Artık ne "boğçaci geldi haniiiim!" sesleri var sokaklarımızda, ne de değneklerini Arnavut kaldırımlarına sürtürek dolaşan ve düdük çalan pasbanlar... Niyetçiler, "şans, kader, kısmet beş kuruşa!" diye avaze-i bu aleme davud gibi salmıyorlar artık. Zinciri beline bağlı, elinde tefiyle burnu halkalı ayıları oynatan çingeneler ne 'oldu bilen yok. Bildiğimiz tek şey onlar gittiler. Ardlarında dijital saatler, fabrikasyon dantelalar, home theater system'ler bırakarak gittiler. Bize kalansa buruk bir tebessüm ve tatlı bir hatıradan öte değil artık
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 comments:
Post a Comment